Quantcast
Channel: YOL (routes de Turquie et d'ailleurs) » Mer Egée
Viewing all articles
Browse latest Browse all 18

Yasemin büyük bir sabırla Tatvan’ın Çorsin köyünün kürt efsanelerini yazıyor – Tatvan, Bitlis.

$
0
0

Lac de Van (photo anne guezengar)

Yasemin kitap taslağını, yakın zamanda Kürtçe yayınları ile tanınan Avesta Yayınevine gönderdi. Bu iş onun yıllarını aldı ancak Yasemin, çocukluğunda amcasının Çorsin köyünde (Türkçe ismini bilmediğim ve Vangölü’nün kenarındaki bu kürt köyünün gerçek ismi Ermeni dilinden gelmektedir) anlattığı ve herkesin büyük bir ilgi ile dinlediği bu efsanelerin kaybolmasını ve yeni kuşaklar tarafından unutulmasını istemiyor. Şimdilerde hiç kimse bu efsaneleri anlatmaz oldu. Televizyon efsane anlatıcılarını bir bir susturdu. Çorsin köyü sakinlerinin büyük çoğunluğu, Tatvan’ı ya İzmir ve İstanbul gibi şehirlere gitmek, ya da başka bir ülkeye yerleşmek için terketti.

Komşu köyler Axkus ve Axeta gibi ; evleri taşlardan inşaa edilmiş Çorsin köyü de 1995 yılında Türk ordusu tarafından boşaltıldı. Köyün yanından geçen yolda, Van’daki bir firmaya ait bir otobüs durdurulmuş; içindeki yolcular indirildikten sonra da ateşe vrilmişti. Bu « uyarma » işini üstlenmiş insanların gerçekten bu köylerden birinden gelip gelmediklerini hiç kimse öğrenemedi. Ancak bu köylerin uslu durmadıkları biliniyordu. Daha 1970’li yıllarda bu köylerin gençleri « komünist » olmakla itham edilmiş ve bu yüzden de civar köylerden bazıları ile arada bir sorun yaşıyorlardı. Yakılan otobüsün acısını da yine onlardan çıkarttılar.

Ramazan ayına bir gün kala, bu köyün sakinlerinden birinin düğününe davetli olduğumuz İzmir’in Buca ilçesinde, Yasemin kürt halayını çeken, genç ve güzel kuzenlerini gösterdi bana. « Köyün yıkılışından bir kaç gün sonra, onları İzmir’e topladık. Hepsi bebek sayılırdı ve çorapları kaçış esnasında delik deşik olmuştu ». Bir kaç yıldan beri, köylere gidiş serbest ; tekrar inşaa edilen Çorsin köyüne de bazı kişiler yeniden yerleşti. Ancak konuştuğum kadınlar, bana köyün yıkılışını derin bir öfke ile anlattılar.

Yasemin köyünü çok erken yaşlarda terketmiş. Annesi onu İzmir’de yaşayan bir akrabası ile evlendirme kararı aldığında, Yasemin henüz 14 yaşındaymış. Ailesinin erkekleri tarafından çok sevilen Yasemin (diğer kızkardeşi daha çok küçüktü) annesinin verdiği bu kararı hala anlamış değil. Evlilik ve düğün işlerini genellikle kadınlar yaptıgı için babası bu meseleye çok karışmamış. Yasemin’e göre babası aydın bir imamdı (Irak Kürdistan’ında karşılaştığım Yasemin’in erkek kardeşi babani « demokrat bir imam » olarak nitelendirmişti) çünkü Tatvan’daki Medreseyi bitirmişti. Daha sonra ise, resmi imam olabilmek için bir imam hatip lisesine girmiş. Yasemin’in babası, kemalist cumhuriyetten çok, şahsen tanıdığı Mustafa Barzani’ye bağlıydı. Paris’te tanıştığım bir Tatvanlı, daha çocukken Kürt olmayı ondan öğrendiklerini söylemişti bana. 1970’li yıllarda Yasemin’in babası DDKO örgütüne yakınmış. Daha sonra Istanbul’teki Kürt Enstitüsüne üye olmuş. Ve, yanılmıyorsam, Kuran’ın Kürtçe’ye tercüme edilmesinde de rol oynamış. Aynı zamanda dini kaideler konusunda da oldukça özgürlükçü oldugu söyleniyor.

Babalarından büyük bir hürmet ile bahseden çocuklarından hiç biri ramazanda oruç tutmuyor. Bu yaz aileden sadece alevi olan gelinleri oruç tutuyordu. Ben Yasemin’in babasını ne yazık ki sadece, Yasemin’in ailesinin evinin duvarlarına asılı potograflardan tanıyorum. Yasemin’in kardeşlerinden biri ile Erbil’de tanıştığım yaz, Yasemin’in babası da kendisine çarpan bir arabının altında kalarak hayatını kaybetti.

Erkek ve kız kardeşleri gibi Yasemin’de okumuş ve düzenli bir şekilde Tatvan’da sinemaya gitmiş. Doğudaki bir Kürt köyünden, ülkenin batısındaki Ege metropollerinden birine, Gültepe’deki bir gecekonduya gitmesi ; onun için özgürleşme değil, tersi olmuş. « Köyde bir köy kültürümüz vardı. Kocamın ailesi bu kültürü unutmuş ama şehir kültürünü de edinememişti. Dolayısı ile ben de kendimi kültürsüz bir ortamda buluverdim. Ben çok gülen, sosyal bir insandım. Ama kayınvalidem bana gelen misafirlerin önünde gülmeyi yasaklamıştı. Ona göre bu utanılacak bir şeydi. Üstelik ben çok güzel bir kadındım ve güzel olmak hoşuma gidiyordu ». Yasemin her söyleneni yapan bir insan olmuş ve zamanla eşinin ailesi gibi kürtçeyi de unutmuş. Kürtçe’nin tamamen yasaklı olduğu 1980’li yıllarda, ülkenin batısına göç etmiş Kürtler, kendi kürtlüklerini kolay kolay gösteremiyorlardı. Başka bir Tatvanlı, Yasemin’in kendi çocuklarına öğretmeye korktuğu kürtçeyi, babasının kendilerine korka ürke öğretttiğini anlatmıştı bana.

Yasemin çok gençken eşini kaybediyor ve iki oğlunu tek başına eğitiyor. Aslında tek başına demek yanlış, çünkü eşinin ailesi ve kaynı aynı binanın üst katında yaşıyorlar. Zaman içinde, Yasemin’in ailesi de İzmir’de aynı mahalleye yerleşmiş. Babasının imamlığı civardaki Türkler tarafından hemencecik kabul görmüş. Ve Yasemin’in babası çok kısa sürede, şimdilerde yıkılmaya yüz tutmuş, İzmir’in sırtlarındaki güzel kürt mahallesi Kadifekale’de yaşayan Mardinliler arasında sevilen bir insan olmuş.

Yasemin kocasının ölümünden sonra, açık öğretime kayıt yaptırıp, liseyi bitirir. Ve özellikle anadilini tekrar öğrenmeye karar verir. Halihazırda, pencereleri İzmir’deki Bizans Algorasına bakan Kurdi-Der’de kürtçe dersler vermektedir. Yasemin çocukluğunda büyük bir ilgi ile amcasından dinlediği efsaneleri Kürtçe kayıt altına alıyor. « Bütün kuzenlerim içinde, bu masal ve efsaneleri en iyi hatırlayan benim. » Fakat, aile bireylerinin bir araya geldiği öğle sonrası çay partilerinde, herkes aklında kalan detayları Yasemin’e aktarıyor. Bu toplantılarda, genellikle kürtçe konuşulmaya gayret ediliyor. Yasemin ile aynı apartmanın üst katında oturan ve yaşamının son demlerini yaşayan kayınvalidesi de, hatırladığı kadarı ile Yasemin’e yardımcı olmaya çalışıyor ve hatırladığı şeyleri gelini ile paylaşmaktan büyük bir keyif alıyor.

Yasemin efsanelerini geceleri yazıyor. Gündüzleri ise, Türkiye’deki diğer (genç) büyükanneler gibi, kendi torunları ile ilgileniyor. Yasemin’in iki gelini de maaşlı çalışıyor ancak Türkiye’de kreşler çok pahalı. Hafta sonları, gelinleri kendi çocukları ile ilgilendikleri için Yasemin, şehir merkezine gidip Kürtçe kurs verebiliyor. Efsanelerini yazması içinse, sadece dingin geceler kalıyor Yasemin’e. Uzun efsanleri yazmak için, Yasemin saatlerce bilgisayar başında kalıyor. Yazarak, sonra tekrar tekrar kırparak veya küçücük bir detay veya kelime ekleyerek… Bu yükü, email yolu ile kendisinin kürtçe hocası ile de paylaşıyor.

Ağustos’un sonunda kendisi ile vedalaştığımda, Yasemin düzeltmelerini yeni bitirmişti. Ancak, bir kaç gerekli düzeltme daha yapmayı tasarlıyordu. Her zamanki gibi büyük bir ehemmiyetle… Ve nihayet, Kasım ayının sonunda, Kürtçe hocası Yasemin’e yazdıklarının mükkemmel olduğunu beyan ettikten sonra, Yasemin taslağını Avesta yayınlarına yolladı.

Avesta Yayınevi, Yasemin’e yazdıklarının yayınlanacağına dair daha önce söz vermiş olmasına rağmen, Yasemin onlara taslağını en kusursuz şekilde göndermek istiyordu. Kendi çocukluğunu şenlendiren hikayeleri, Tatvan yöresinin kürtçesi ile yazarak hem anadiline olan aşkını anlatmak, hem de bu hikayeleri sonraki kuşaklara aktarmak istiyor Yasemin. « Ben yazmayı tercih ettim , çünkü yaptığım şey kalıcı olacak bir şey. Hem ben bunları yazmasam, kim yazacak ki ? » Yasemin öyle bir aşkla bahsediyor ki yaptigi isten, yazma serüveninin bu kitabın yayınlanmasından sonra da devam edeceğini düşünüyorum.

 Version française : A Izmir, Yasemin écrit avec passion les légendes kurdes de Tatvan (village de Çorsin)

Mille fois merci à Yilmaz Ö. pour la traduction.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 18

Latest Images





Latest Images